25.07.2008

Mediterranean...

Beklerken...

Akdeniz Akdeniz diyorum sürekli, derinlerine inmeden; renklerinden başımız dönmeden; kıyılarında kaybolmadan önce; genel bir bilgi edinelim istedim.
Bilgi kaynağımız
vikipedi ;

Akdenizin konumu:
"Akdeniz, Atlas Okyanusu'na bağlı, kuzeyinde Avrupa, güneyinde Afrika, Asya kıtaları bulunan, 2,5km2 bir alan kaplayan, Cebelitarık Boğazı ile Atlas Okyanusun'dan, süveyş kanalı ile Kızıldeniz'den ayrılan deniz.


Kıyısı olan 21 ülke vardır:
Avrupa (batıdan doğuya) : İspanya, Fransa, Monako, İtalya, Malta, Slovenya, Hırvatistan, Bosna Hersek, Karadağ, Arnavutluk, Yunanistan ve Türkiye.
Asya (kuzeyden güneye) : Türkiye, Suriye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Lübnan, Filistin, ve İsrail.
Afrika (doğudan batıya) : Mısır, Libya, Tunus, Cezayir."

Alt denizleri, boğazları, ve körfezlerine geçmeden önce en çok ilgimi çeken kısmı, "mediterranean" isminin nereden geldiğine bakmak istiyorum. İngilizce'de "Mediterranean Sea" deniliyor. Bu da Latince'deki
Mediterraneustan (Medi: Orta + terra: Toprak, yer) geliyor. Yunanca'da Mesogeios deniyor. Arapça'daki karşılığı البحر المتوسط (Bahre-l Mutavassit) 'ortada yer alan deniz' anlamında. Farsça'da Akdeniz için kullanılan Bahr-e Sefid ismi Osmanlı dönemi haritalarında da gözükmekte. Romalılar da Mare Nostrum derler ki bu da Bizim Deniz anlamına geliyor.

Alt Denizleri:
  • Alboran Denizi, İspanya ve Fas arasında,
  • Balear Denizi, İspanya ve Balear Adaları arasında,
  • Ligurya Denizi, Korsika ve Sardunya adaları arasında,
  • Tiren Denizi, Sardunya, İtalya Yarımadası ve Sicilya arasında,
  • Adriyatik Denizi, İtalya Yarımadası ve Balkan Yarımadası arasında,
  • Yanya Denizi, İtalya, Yunanistan ve Arnavutluk arasında,
  • Libya Denizi, Libya ile Girit arasında,
  • Ege Denizi, Yunanistan ve Türkiye arasında,
  • Girit Denizi, Girit'in kuzeyinde,
  • Trakya Denizi, Kuzey Egede
  • Mirtoan Denizi, Kiklad Adaları ve Mora Yarımadası arasında,
  • Marmara Denizi, Ege Denizi ve Karadeniz arasında,
  • Silisya Denizi, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında.


Boğazları:
  • Cebelitarık Boğazı, İspanya ve Fas arasında,
  • Messina Boğazı, İtalya Yarımadası ve Sicilya arasında,
  • Bonifacio Boğazı, Korsika ve Sardunya arasında,
  • Sicilya Boğazı, Sicilya ve Tunus arasında,
  • Otranto Boğazı, İtalya ve Arnavutluk arasında,
  • Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve Ege Denizi arasında,
  • İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Karadeniz arasında.


Körfezleri:
  • Saros Körfezi, kuzey Türkiye'de,
  • Lions Körfezi, güney Fransa'da,
  • Taranto Körfezi, güney İtalya'da,
  • Antalya Körfezi, güney Türkiye'de,
  • Sirte Körfezi, kuzey Libya'da,
  • Gabes Körfezi, doğu Tunus'da,
  • Mersin Körfezi, güney Türkiye'de,
  • Edremit Körfezi, kuzeybatı Türkiye'de,
  • İzmir Körfezi, batı Türkiye'de,
  • Gökova Körfezi, güneybatı Türkiye'de.
  • İskenderun Körfezi, güney Türkiye'de


Marmara Denizi ve Karadeniz'i ayıran İstanbul Boğazı

Marmara Denizi ve Karadeniz'i ayıran İstanbul Boğazı

Nedir bu Akdeniz?


(Akdeniz,Fernand Braudel,s.9-12)

"...gemiler yol alır; dalgaların şarkıları sürer gider... ve biz yine, onlara göre, zamanın dışında olduğumuzu farkederiz... geçmişin ve bugünün sürekli karşılaşması, birinden ötekine sürüp giden bir geçiş, açık yürekle çağrılan iki sesli, sonsuz bir türküdür...

Nedir bu Akdeniz? Binbir şeyin hepsi birden, bir manzara değil sayısız manzaralar. Bir deniz değil, birbirini izleyen birçok deniz. Bir uygarlık değil, birbiri üzerine yayılmış birçok uygarlık..."

Diyor yazar Fernand Braudel. 1902-1985 yılları arasında yaşamış, Fransız tarihçi... Ne de güzel dile getirmiş Akdeniz'i ve ne güzel bir soru sormuş kitabında. Yukarıdaki parça yazarın Akdeniz adlı kitabının tanıtım yazısından. Çok etkilendiğimi belirtmeliyim. Akdeniz'i seven ve sevdiği Akdeniz'de olan biri olarak kitabını çok merak ediyorum ve şimdiden bir solukda okuyabileceğimi hissediyorum. Okur okumaz içinden sevdiğim kısımlarını sizlerle takrar paylaşacağım. Şimdilik tanıtım yazısından bir parça daha; Lucien Febvre'ye ait bir paragraf:

"Lucien Febvre şöyle yazar: "Onun Doğu Akdeniz gezisine şimdi çıktığını düşünüyorum. Şaşıp kalacağı ne kadar çok şey olurdu! Bu koyu yeşil yapraklı bodur ağaçların, altın renkli meyvelerini, portakalları, limonları, mandalinaları, ömründe gördüğünü hatırlamıyordu. Elbette, çünkü bunları Araplar Uzakdoğu'dan getirdiler. O acayip tuhaf görünüşlü, saplarında çiçekler açan, kaktüs, frenk inciri gibi yabancı adlar taşıyan dikenli bitkiler; onları da ömründe görmemişti. Elbette, çünkü bunlar Amerikalı'ydı. Yunanca ökaliptus adını taşıyan soluk yapraklı bu kocaman ağaçlarla hiç karşılaşmamışdı. Elbette, çünkü bunlar Avustralyalıydı. Serviler derseniz Acem kökenli. Bunlar işin dekorla ilgili yanı. Ya besinler, süpriz süpriz üstüne: Peru'dan gelen domates, Hint kökenli patlıcan, Guyana biberi, Meksika mısırı, arapların hediyesi prinç; fasulyeden, patatesden, Çin dağlarına inip İran tabiyetine geçen şeftaliden tütünden hiç söz açmayalım. Bugün portakal ağacından yoksun bir Riviera, servi ağaçları olmayan bir Toscana, baharat satılmayan bir çarşı düşünebilir miyiz hiç? " (Lucien Ferbvre, Annales, xıı, 29)